Pes etmemek, ümit etmek, kararlı olmak... Herkes defalarca duymuştur bu cümleleri ve duyuyordur. Ama benim sorum şu: Kaçınız gerçekten pes etmiyor? Maalesef bu motive edici cümleler birçoğumuz için sadece birkaç kelime düzinesi. Evet bazen duyduğumuzda veya gördüğümüzde inançla doluyoruz, motive olmuş hissediyoruz. Ama hep anlık oluyor değil mi? Duyunca anlık olarak motive oluyor, ama belki 5 dakika bile geçmeden eski halimize dönüyoruz. Anlık yaşamaktan kurtulamıyoruz. Daha önce Carpe diem bir gelecek yazımda da dediğim gibi bu duyguları anlık yaşıyoruz. Neyse, bu kısmı geçip, filmimize geçelim.
Filmimiz "gerçek bir hikayeye dayanmaktadır" giriş yazısıyla başlamaktadır. Bu da izleyici de ayrıca merak uyandıran unsurlardan birisi. Sonra fime geçince Amerikalı siyahi bir aile görüyoruz. Bu arada filmimiz hoş bir müzikle başlıyor. Müziğin mutlu aile tablosunu anlatır gibi bir havası var. O tarz bir müzik seçimi olmuş gibi görünüyor. Tabi müzik sadece mutlu aile tablosunu değil de, aynı zamanda böyle çocuk müziği gibi tatlı mutluluklar barındıran bir müzik sanki. Ardından filmdeki esas karakterimiz Chris Gardner, bütün parasını portatif kemik yoğunluğu tarayıcısı olan bir cihaza yatırır. Bu cihazın sağlık alanında devrim yaratacağına inanmıştır. Filmin bir yerinde flashback olduğunda da gördüğümüz gibi karakterimiz bütün parasını bu cihaza yatırmıştır ve San Francisco'da bu cihazı satan tek kişi olduğunu söylemiştir. Ayrıca yine flashbackte görüyoruz ki bu cihazdan bir sürü almış ve ailesiyle beraber mutlu bir tablo çizmektedir. Sonra biz filmimizi izlerken farkediyoruz ki karakterimiz satış yapmakta zorlanmaktadır ve bu durum moralini bozmaktadır ve karısı da onun satış yapmamasından şikayetçidir. Karısı durumlarının iyi olmamasından dolayı şikayet eder ve sürekli kavga ederler.
Sonra bir gün karakterimiz yine satış yapmaya çıktığında büyük bir şirketin önünde bir spor araba görür. Spor arabanın güzelliğinden dolayı gözlerini arabadan alamaz. Sonra arabanın sahibi arabadan inerken ona "Sana iki sorum olacak; bir hangi işte çalışıyorsun? İki bu arabayı nasıl aldın?" diye sorar. Adam borsacı olduğunu söyler ve bizim karakterimiz "borsacı olmak için üniversite okumak gerekiyor değil mi?" diye sorunca adam"hayır. Rakamlarla ve insanlarla aran iyi olsun yeter" diye cevap verir. Filmdeki mottolarımızdan biri de budur. Karakterimizin hafızasında bu cümle oldukça yer edinir. Karakterimizin hayali, tam da bu zor zamanlarda daha da ağır basan; zengin olmak ve istediği kadar parası olup hem ailesine bakmak hem de lüks ve konforlu bir hayat sürmektir.
Karakterimizin bir diğer özelliği de oldukça şanssız oluşudur. Sürekli cihazı kaybeder, olmadık zamanlarda sürekli başına bir iş çıkar. Chris cihazı satamadığından para kazanmak için farklı alanlara yönelmek zorunda kalır. Karakterimiz, bir gün Dean Witter
şirketinden bir yönetici ile tanışır. Şirkette işe girmek ister ama yönetici işe girişine olumlu bakmamaktadır. Ama yine de karakterimiz pes etmez ve bir gün yöneticinin yanında, onun çözülmesi imkansız dediği rubik küpünü çözerek yöneticiyi etkiler ve yönetici onun iş görüşmesine alınmasını sağlar. İşi alırsa borsacı olabilecektir. Ayrıca bu aralar Chris'i karısı terketmiştir ve Chris oğlu Christopher ile beraber yaşamaktadır.
Chris görüşmeden sonra işe alınır. Ama bilmediği bir şey vardır ki o da 6 aylık bir staj süresinin olduğu ve stajın sonunda birçok kişiden sadece birinin işe alınacağıdır. Chris en başta işi istemez gibidir ama sonra yine de işe devam eder. Ama bu süreçte cihazları satmakta zorlanan karakterimizin maddi durumu hiç iyi değildir. Oğluyla beraber evden atılır ve tuvalet, durak ve düşkünler evi gibi buldukları her yerde kalmak zorundadırlar. Ayrıca Chris oğlunu asla bırakmaz ve iyi bir babadır. Ardından karakterimiz bütün zorluklara rağmen pes etmez ve herkesin arasından sıyrılıp işi alır. Artık hayal ettiği yer ile arasında hiçbir engel kalmamıştır.
Film, hayatımızda ne gibi zorluklarla karşılaşırsak karşılaşalım; asla pes etmememiz gerektiğini bize oldukça iyi bir şekilde göstermiş. Senaryo bu mesajı vermek açısından oldukça başarılı olmuş ve oyunculuklar konusunda da film başarıyı yakalayabilmiş. Filmde bir sahnede Chris'in oğluna "İnsanlar, kendi yapamadıkları şeyleri senin de yapamayacağını söylerler. Bir şeyi istiyorsan peşini bırakma; git ve al" demesi de izleyici için gerçekten faydalı bir mesaj olmuş. Filmin senaryosunun gerçek bir hikayeden alınması da filmin vermek istediği mesajı izleyiciye vermesine büyük bir katkı sağlamış. Bence film başarılı ve insanlara umut verici bir film olmuş. Bir dahaki film eleştirisinde görüşmek üzere esen kalın...
0 yorum:
Yorum Gönder