Neden önce polise gittin? Neden önce bana gelmedin?... Herhalde bu repliği duyunca Baba filminin repliği olduğunu bilmeyen kalmamıştır. Belki de bazılarınızın gözünde hemen babanın o çıkık çeneli pozu beliriverdi bu sözü duyunca. Hani kimi filmler vardır; bazısı için başarılı bazısı içinse başarısız olan. Hah işte The Godfather çoktan o klasmanı aşmış bir film. Bu film, kimsenin "Kötü olmuş ya, hiç iyi bir film değil, çekememişler, becerememişler.."diyemeceği bir başyapıt haline gelmiş bir film. Sinema dünyasında bunu diyebileceğimiz film sayısı o kadar az ki... The Godfather bunu başarıp çağın ötesine geçebilmiş nadir filmlerden birisi olma özelliğini taşıyor. Peki bu film neden bu kadar çok seviliyor?...
The Godfather, her kesime hitap edebilen, birçok duyguyu az çok içinde barından ve çok sayıda film türünü birarada içinde bulunduran bir film. Üstelik bir diğer başarısı da bunu bir mafya filmi olarak yapabilmiş olmasıdır. Çünkü aslında bazı kesimler için mafya filmi olması filme önyargılı yaklaşma sebebi. Çünkü hala bile mafya filmi dendiği zaman akla; vurdulu kırdılı, aksiyon, şiddet vb. dolu filmler gelebiliyor. Ama Baba filmi bu önyargıyı kırma açısından da oldukça başarılı olmuş. Nitekim filmi izleyince aksiyon sahnesinin çok az olduğunu görüyoruz. Aslında zaten filmi izlediğimizde hiçbir sahnenin gereksiz uzatılmadığını ve gereksiz sahne olmadığını farkediyoruz.
Filmi izlerken düşündüklerimden birisi de filmin sanatsal yönünün oldukça iyi olduğuydu. Yani The Godfather aynı zamanda tam anlamıyla bir sanat filmi olma özelliği taşıyor. Bunu dışında film içinde dram, gerilim, aksiyon gibi birçok ögeyi barındıran nadir filmlerden biri olma özelliği taşıyor. Film bundan 46 yıl önce yani 1972'de çekilmesine rağmen hala güncel olmayı başarabiliyor. Acaba bunu başarabilen kaç tane film var?
Benim açımdan filmi sevdiren öğelerden birisi de mafyayı işleyiş biçimi. Zaten bize de filmi sevdiren etmenlerden biri bu. Çünkü mafyanın ailesel ve kültürel öğeleri göz önüne serilmiş. İşlerini yaparken acımasız olan bu insanlar; ailelerinin yanında sanki onları yapan kendileri değilmiş gibi iyi bir aile ferdi gibiler. Her ne kadar işleri suç işlemek olsa da işlerini büyük bir disiplin içinde yapıyorlar ve her gün işten evine dönüp ailesiyle vakit geçiren babalar/anneler gibiler.
Filmde mafyanın aile kavramına ne kadar saygılı olduğunu ve onu adeta yasalarla koruduğunu görüyoruz. Burada yazar mafyanın aile kültürünü bize anlatmaya çalışmış. Bunun yanında "Kişisel bir şey değil, sadece iş" repliği de bize mafyanın işine ne kadar önem verdiğini gösteren öğelerden birisi. Nitekim omerta adı verilen suskunluk yasasını da pek çoğunuz duymuştur. Yani anlayacağınız mafya adeta devlet gibi yönetilmektedir. Devlet gibi kendi içinde yasalar oluşturup, meclisler oluşturup, oldukça profesyonel bir şekilde hareket etmektedir. Filmden de anlıyoruz ki yazar bunu bize göstermeye çalışmış ve bu öğeleri oldukça çok vurgulamış.
Ama şu var ki; film tam anlamıyla gerçeği yansıtmıyor. Her ne kadar mafya bize; iş disiplinine sahip, saygıdeğer, aileye çok değer veren, ağırbaşlı vb. birçok özelliğe sahip gösterilse bile hepimiz biliyoruz ki aslında gerçekte bu durum böyle değil. Sonuçta bu insanlar her türlü suçu işleyen ve bunu organize yapan insanlar. Bu insanlar fuhuş, içki kaçakçılığı, cinayet, uyuşturucu ticareti (her ne kadar Carleone ailesi filmde uzak durmaya çalışsa da) ve akla gelebilecek daha bir sürü suçu işleyip toplumda birçok insana zarar veriyorlar ve bütün bunları yaparken gözlerini bile kırpmıyorlar. Yani aslında bir bakıma kansız insanlar. Mesela filmde Vito Carleone bize merhametli, cömert, bilge gibi özelliklerle yansıtılıyor ama aynı adam yukarıda belirttiğim suçları da işliyor. Ne kadar mantıksız aslında değil mi? Filmde öyle bir işlenmiş ki seyircinin aklına kolay kolay bu durum gelmiyor. Yani aslında filmdeki gibi bir insan, aslında hem bu özelliklere sahip olup hem de bu suçları işleyemez. Ama belli ki yazar bunları pas geçip kendi ütopyasında; ailesine, geleneklerine sadık, saygıdeğer, adeta iyiliksever bir mafya yaratmış ve bu filmin asıl malzemesi haline gelmiş. Fakat gerçekte mafya dediğimiz unsur saydığım bütün özelliklerin yanından geçemez. Yaptıkları işin ne saygıdeğer bir boyutu var ne de iyiliksever. Ailesine, geleneklerine sadık ve baba figürünün anlattığım özelliklerine sahip değiller. Kim bilir belki de yazarın milliyetçi duyguları mayfayı böyle anlatmasında etkili olmuştur. Ama tabi bunlar yazarın başarılı bir eser ortaya çıkarmasının önüne geçememiş.
Bir diğer değinmek istediğim noktaysa filmdeki oyunculuk. Öyle ki filmi izleyince anlıyoruz ki herkes rolünde aşağı yukarı başarı sağlamış. Bu da bize emek verildiğini gösteriyor. Mesela Vito Carleone rolündeki Marlon Brando, rolüne aylarca çalışmış ve filmin seçmelerinde çenesine pamuklar yerleştirerek kendince role bir şeyler katmak istediğini ve rolü ne kadar önemsediğini ve benimsediğini belli etmiş. Zaten rolü alınca da bir dişçiye çenesi için protez yaptırılmış ve karşımıza oldukça başarılı bir baba figürü çıkmış. Marlon Brando bu çene fikrini bulldog tarzı yapmak olarak nitelendirmiş.
Marlon Brando'nun oyunculuğunu gördüğümüz bir diger sahneyi de filmin
yönetmeni Francis Ford Copolla şöyle anlatmış: "Benim gözümde çok büyük oyuncuydu ama hiçbir zaman o sahnedeki kadar büyüyemezdi. Kedi, Marlon'un kucağına geldi. Herkes ‘stop' dememi bekliyordu fakat o oynamaya devam etti. Kediyi okşuyor ve repliğine devam ediyordu. Biliyorsun bir kediyi asla eğitemezsin. Sahne bu şekilde oynandı. Sadece miyavlamalarını çıkarabilmek için birkaç kez durduk". Eminim ki bir çoğunuzun aklına hemen o kedili sahne gelmiştir. Yönetmenin dediğine göre kedi işin içinde yokmuş. Hatta atılmasına rağmen sürekli bir yol bulup sete giren bir kediymiş ve yönetmen bizzat kendisi kediyi artırmak için talimat vermiş bir süre sonra. Ama kedi bu sahne çekilirken bir yol bulup yine sete girmiş ama bu sefer atılmak yerine filmden bir rol kapmış kendisine :). Bu sahneden de kedi gelince doğaçlama olarak bir taraftan kediyi sevip bir taraftan da rolüne devam edebilen Marlon Brando'nun oyunculuğunu görüyoruz.
Filmin müziğiyse ayrı işlenebilecek bir konu adeta. Çünkü gerçekten filmin etkileyici olmasının sebeplerinde başı çeken unsurlarından birisi de müziğidir. Ben filmlerin içeriği kadar müziklerinin de başarılı olmalarında büyük oranda etkili olduğuna inanıyorum ve bu durum bence The Godfather'ın müziğinde de görülüyor. Müzik kesinlikle filme katılmak istenen havaya çok yardımcı olmuş ve filmin içeriğini yansıtma açısından isabetli bir müzik olmuş.
Sadece 62 günde ve düşük bütçeyle çekilmiş olması da bize iyi bir film çekmenin yüksek bütçeler ve çok uzun süren çekimlerden ziyade içerikle alakalı olduğunu gösteriyor. Aslında günümüzdeki birçok sinema işindeki insanın bunu görmesi gerektiğine inanıyorum. Sözlerimi sonlandırırken sizleri Nino Rota'nın kült haline gelmiş film müziğiyle başbaşa bırakıyorum. Film eleştirim bu kadardı arkadaşlar. Bir dahaki film eleştirimde görüşmek üzere esen kalın...
0 yorum:
Yorum Gönder