Bir insanın, başka bir insanın
malı ve mülkü olmasına kölelik denir. Kölelik kurumu varlığını 19. yüzyılda
bitirmeye başlamış fakat resmi olarak bütün dünyada yasaklanması Milletler
Cemiyeti tarafından 1926'da gerçekleştirilmiştir ve Birleşmiş Milletler bu
hükmü onaylamıştır. Fakat benim burada değinmek istediğim konu burada
bahsettiğimiz kölelik meselesi değil. Daha çok günümüzde köleliğin nasıl bir
evrime uğradığından ve aslında farkında olmasak da devam ettiğinden bahsetmek
istiyorum. Tabi hala eski tarz kölelik de devam ediyor, o ayrı konu... Her ne
kadar 20. yüzyıl başlarında yasaklanmış dahi olsa özellikle Afrika ve bazı Arap
ülkelerinde halen kölelik devam ediyor.
Günümüzde köleliğin evrimleşmesine gelecek olursak; daha serbestiyetli
bir kölelik durumu mevcut. İnsanları haftanın 5-6 günü çalışıran bu kölelik
sistemi şöyle ki çalışmak zorunda değilsin fakat; çalışmazsan aç kalırsın
mentalitesine dayanıyor. Yani aslında özgürüz diye kendimizi kandırdığımız bir
sistem içerisindeyiz. İster çalışırım ister çalışmam, istersem kendime başka
bir iş bulurum... Bu fikirler bizi oldukça özgür hissettiriyor olabilir.
Farkında olmadığımızi daha doğrusu üstüne düşünmediğimiz olgu ise şu: ÇALIŞMAK
ZORUNDAYIZ. Her nasıl olursa olsun, ne şekilde olursa olsun çalışmak
zorundayız. Uzun süreli işsiz olamayız. İster işini sev ister sevmeyip yeni bir
iş bul. Yine de her şekilde çaslışma zorunluluğumuz var. Çünkü günümüz global
düzeninde bütün alış-veriş, bir şeylere sahip olmak, refah içinde yaşamak hatta
sadece gezmek bile para ödeyerek yapılabilen bir eylem. Para bütün dünyada
kabul gören tek alış-veriş aracı. Günümüz dünyasında her şey cebindeki paraya
bakıyor. İşte tam da bu yüzden çalışmak zorundayız.
Tabi baktığımız zaman, her çalışma şekli için modern kölelik
ifadesini kullanmak absürt olur. Öyle ki insani saatler aralıpğında çalışan ve
belli bir konfor sağlayacak düzeyde kazanç sağlayan işlerde çalışmak pek de
kölelik sayılmaz. Ama şöyle bir durum var ki; asgari ve altında ücret alan ve
çok uzun saatler çalışan insan sayısı, iyi şartlar altında çalışan insan
sayısından çok daha fazla. Bu insanlar yıpratıcı ölçüde çalışmaya ve zor
şartlarda, kötü ortamlarda çalışmaya mecbur tutuluyorlar. Çalşmak istemezlerse
işten ayrılabilirler fakat o zaman da hem yeni bir iş bulmak zor oluyor hem de
işsizlik bu denli az para kazanan insanlar için tam anlamıyla açlık ve sefalet
demek. Ayrıca yeni buldukları işler de bu insanlar için benzer şartlarda
oluyor. Modern kölelik tam olarak bu değil midir? İnsanın işini seçme özgürlüğü
olmasına karşın, çalışmazsa aç kalması bir çeşit konforlu kölelik değil
de nedir?
Aslında bu konu sadece asgari şartlar altında çalışanlar için de
geçerli değil. Daha iyi şartlarda çalışan insanlar için de durum bu. Uzun
süreli işsiz kalamazlar. Çünkü hayatlarından taviz vermeleri gerekir ve uzun süreli
işsizlik, içinde yine açlık ve sefalet bulundurur bu insan grubu için de.
Yani aslında sistem bize şunu demek istiyor: Özgürsün, istersen çalışma,
bir iş sahibi olma. Senin seçimin. Ama günün sonunda aç kalırsan sebebi de
seçiminin bir sonucu.
Buradan da anlıyoruz ki dolaylı yoldan da olsa zorunluluğumuz var
ve özgür değiliz. Her ne kadar eski zamanlardaki gibi zulüm içinde, pazarlarda
satılan, birçok kötülüğe maruz kalan köleler olmasak da, bizler birer modern
zaman kölesiyiz. Kölelik bazı istisnalar haricinde evrime uğradı. Bizler konforlu
köleleriz. Çoğumuz istemediğimiz işlerde çalışıp, akşam eve gelip,
kazandığımız ölçüde güzel yemekler yapıyor, güzel bir içecek alıp arkasına
yaslanıyor ve yine kazandığımız ölçüde ev, araba, elektronik eşyalar vb. satın
alıyoruz. Fakat ertesi gün ve ondan sonraki günler sevmesen dahi işe gitmezsen
bunlara sahip olamıyorsun veya iş değiştirsen ve yine insanların çoğu gibi
istemediğin bir işte çalışsan yine aynı şekilde işliyor bu senaryo. Madem
sevmiyorsun o zaman çalışmayayım dersen sistem sana çalışmak zorunda olan bir
çeşit köle olduğun gerçeğini, "yoklukla" dayatıyor. Seveceğin bir iş
yapmak istersen de o işe yönelik eğitim alman gerekir ve bu da hem uzun bir
süre hem de bu süre zarfında tam zamanlı çalışamayacağın için yokluk getiriyor.
O yüzden eski düzenini devam ettiriyorsun. Belirli bir ölçüde kazansan bile
sevmediğin işi yapmaya devam etmek zorunda kalıyorsun. Başlıkta da belirttiğim
gibi; bunun adı olsa olsa konforlu kölelik olur.
Sözlerimi kapatırken şunu da belirtmek isterim ki bazı
parametreler içinde bulunduğumuz ülkenin ekonomik, sosyolojik, kültürel vesaire
durumlarına göre farklılık gösteriyor. Gelişmemişlik arttıkça "köle gibi
olma" durumu da artış gösteriyor. Konforlu Kölelik yazımda
bahsetmek istediklerim bunlardı. Okuduğunuz için teşekkür ederim. Bir dahaki
yazımda görüşürüz...